Monet’in “Tınazlar(Haystacks)” serisinden bir tablo olan “Meules(Saman Yığınları)” Sotheby’de olan bir açık arttırmada rekor kıran bir fiyatla 110,747,000 dolara satılmış ve bu fiyat sadece bir Monet tablosuna ödenen en yüksek fiyat değil aynı zamanda İzlenimcilik akımını temsil eden herhangi bir sanat çalışmasına ödenmiş en yüksek fiyat olarak kaydedilmiş .
İzlenimcilik akımı nedir yani namı değer empresyonism akım
Ki Monet bu akımın en ünlülerindendir..
Sembolizm ile beraber sürrealizm yani gerçeküstücülük akımını hazırlamışlardır.
Bu tabloda ve diğer birçok Monet tablosunda ise “doğadaki unsurların sanatçı nın içinde bıraktığı his ve izlenimleri resmetme “ özelliği diyebiliriz.
Biraz fantastik
Biraz abartılı
Biraz “ve sahneeeee” dedirten cinsinden ..
Bunlar bence önemli ,öncelikle sanatın her dalına gerekli önemi göstermeliyiz.
Tiyatro sinema ve müzik tüketilmesi kolayken resim biraz daha yüksek farkındalık değişik frekans istemekte .
Bu temel bilgileri ufak ufak hatırlayalım ki daha bi bilinçli sergi erbabı olalım .
Sergi erbabı diyorum zira daha çok resim vs sergileri gezelim
Gidelim
Destekleyelim...
Hep diyoruz ya
Sanat destek ister
“Ben anlamıyorum “ demek ayıptır. Anlamamak değil...
Bende bilgili değilim ama sergiye giderken bilmediğim bir akımsa okuyor güncelleme yapıyorum daha bir lezzetli oluyor.
Git ve sende neler çağrıştırıyor ? nerene dokunuyor ?
Uzun uzun yavaş yavaş sindire sindire gez lütfen
Budur aslolan
Sanatçı nerene dokunabiliyor....
Bazen beyninin kıvrımlarında bir kokuyu arar bulur bazan eski bir anıyı
Bazan da yaşanmamış bir hayali
Artık sizin bileceğiniz iş
Ressam ve sen
Buyrun
Çocukluğumda Sıhhıye de Zafer Çarşısı vardı tabi ki avm ler yoktu.
Daha ilkokul yıllarımda yaşadığımız Anafartalar caddesinden oraya kadar yürür hele bir de kışsa yol boyu üşümüş donmuş kalkan omuzlarımın verdiği yorgunluk ve sonra kapıdan girer girmez yüzüme vuran sıcak havanın verdiği hazla inen omuzların ve rahatlamanın şimdilerde bulamadığım bir spa nın uzakdoğu yu anımsatacak kadar hedonist bir dokunuşu..
Önce yavaş yavaş sahafları gezer hayal kurardım (futurist düşünsellerim o yıllarda yeşeriyormuş )
İlerde eminim bütün kitapları bir çırpıda beynimize aktaracak teknolojilerin çıkacağına olan sonsuz inancımla ilk etapta yüklenecek kitapları seçme oyunu oynardım ,yıllar sonra çıkacak matrix filminin database arşivini oluştururcasına bir öykünüş.
Sonra ısınmanın ve o yıllarki garibanlıkla hedonism in doruğu sandığım meydandaki çay bahçesinde sahlep içmek ..
vay be gün o gün yani paralı yani bonusluysa
değmen keyfime
Sahlep içmek derken nerdee
öz güven şimdiki çocuklarda ki gibi değil ki
Bir kenarda alel acele içilen bir kaçamak
Sanki suç işliyorum veya bişey diyecekler veya birilerine ,bişeylere ayıp oluyor hissinin üzerime fazla gelen yıllardır taşıdığım yükü
hatta garsonun biraz sert bıraksa ; ikinci kez varmaya on kere yeltenip dokuz kere bazan on kere vazgeçen elimin hızla tuzluğa konulmuş tarçınla sınavım..
O da param varsa nerden olsun kırk yılda bir ...
Hazlardan bahsederken bu Kemalettin Tuğcu anı yumağı içinde en önemli kısmı çocuksu maliyet tercihimle sona sakladığım tek bildiğim sergi yeri olan merdivenin solundaki salonda resimler arasında kaybolmak...
Kaybolmak diyorum her seferinde adını koymadığım,
tarifi dahi güç fantastik bir oyun
bir deneyim...
kah resimdeki yolda bisikletimle son sürat giden ben
kah teknede en azgın suların kaptanı
Bazan bir manzarayı manzaranın içerisindeki kendime seçtiğim en güzel noktaya her zaman ki gibi unutulmuş koltuğum ve sıkma portakal suyumu kendim koyarak başlayan ve bana saatlerce gelen hızlandırılmış bir seyrediş oysa öylemi saatlerce ufku seyretmiş bir bilge ihtiyar gibi hissedişimle diğer resime geçişte ağrıyan mafsallarım ne kadar da gerçek.
Başkalarının hayal dünyasına sızmış takipçisi tek
bilinmeyen sıra dışı bir kahraman gibiyim.
Eee meyve yemeden sofradan kalkılır mı?
Meyveli bir resim varsa en sahici gördüğümü bir çırpıda soyar (ki buradaki kahramanlık onu soymamdadır ve hala meyve soymaktaki beceriksizliğim dillere şayandır) bıçağın ucuna taktığım bir parçayı sevdiğime uzatır dım
bu garip ama güzel ritüeli fazlasıyla yaşamış biri olarak paylaşımcılık mı desem anneannem den bir yadigar mı ,ne desem bilemediğim bir refleksi es geçmeden
Bu bıçak ucu geçirilmiş elma diliminin karşı konuğu bazan çoçukluk aşkı platonizmi,bazan bir arkadaş olur
bazan anne ,bazan kardeş
aman anneanemi unutmayayım
Aklımın en güzel köşelerinin bilgili ilgili sevgili ışıl ışıl parlayan gözleriyle her şeyi bildiğini zannettiğim canımı...
Paylaşım işide tamam mı yavaşça evin yolu tutulur
Yol soğuk
Yol yokuş
Yol gerçek
Oysa bilsem ki o yıllarda ilkokul çağında bir çocuğun o yolu tek kat edişi ne de büyük bir özgürlük
Ne de büyük bir haz
Ne kadar da büyük bir lüx
Ayhan Tekin