Yalan dediğimiz şey sözün çarpıtılmasıdır. Verilen mesajın anlamının çarpıtılmasıdır. Bunu ilişkilerimizde bolca yaşamaktayız. Sözlere dökülen bize verilen değerken, davranışlar değersizlik ifade ediyorsa… gerçek nedir? İnandığımız mı? Ya da davranışlar değerlerle doluyken söze dökülen değersizlik ise… gerçek nedir? İnanmak istediğimiz mi? İnandığımız gerçek mi, kurgu mu?
Beni maddi manevi en çok yaralayan şeyin ‘yalan’ olduğunu biliyorum artık bu yaşta. Sözlerin öneminin bilincinde, verdiğim sözleri tutan birisi olarak her ne kadar artıda kalabildiysem, sözlerin büyüsüne kapılarak herkesten bu davranışı beklemekle de o kadar ekside oldum geçen hayatımda.
Sözlere inanmayı ben seçtim oysa. Gerçeği görmek istemedim belki de: Gerek inançlarımdan gerek öğretilerden gerek korkularımdan dolayı yalana inanarak kendi acılarımı yarattım. Oysa gerçektir bizi mutluluğa götüren.
Gerçek dediğimiz şey bilimdir.
Bilimi ifade etmek ise sanat,
Özneldir, yorumdur.
‘Mutluluk bir sanattır’ diyerek,
Gerçekliği mi ifade etmeye çalışırız?
Oysa hem mutluluk hem de sanat
Yorumdur, bir ifade şeklidir.
Dolayısıyla gerçek değildir.
Sevgi?
Gerçektir…yaratılış gibi.
Çocuk halimizle gerçeği görürüz.
Büyüdükçe algılarımızı inkâr etmeyi öğreniriz
Ve farkında olmamayı seçeriz.
Oysa farkındalık, gerçeği görmektir.
Sevgi bizi gerçek doğamıza döndürür
Ve en yüksek olasılıkların kapılarını açar.
Mutluluktur dediğimiz şey ‘Sevgi’den gelir.
Sevgiyle Kalın,
Dr. Ebru Güven
Prime Akademi